Müfide Kadri (1890- 1912)
Osmanlı İmparatorluğu’nun batılılaşma sürecine girmesi ile birlikte kurumsal, toplumsal ve kültürel alanda bazı değişimler yaşanmaya başlamıştır. Bu değişimlerle neticesinde, Osmanlı toplumunda kadının yeni bir konum edinmesi kaçınılmaz olmuştur. 19.yüzyılın sonlarından Cumhuriyet’in ilanına kadar olan ve Osmanlı’nın çalkantılı son yıllarına denk gelen bu dönemde, kadınların eğitimi, toplumsal yaşamda yer almaları ve giyim kuşamları gibi konuları temel alan tartışma ve gelişmeler yoğunluk kazanmıştır. 1
Batıda endüstri devrimi sonrasında yaşanan gelişmeler paralelinde biçimlenen kadın kimliğinin Osmanlı topraklarında öncelikle yabancı ve gayri-müslim kadınlar tarafından yansıtıldığı görülmektedir. Toplumsal yaşama katılma konusunda daha atak ve serbest olan bu kadınlar, ayrıca İstanbul’da gerçekleştirilen bazı sergilerde (ABC Kulübü’nün 1880 ve 1881’deki sergileri ile, 1901- 3 yıllarında düzenlenen İstanbul Salonları gibi...) eserleriyle yer almışlardır.
Bunun devamında ve kısa bir süre sonra; “aydın ve iyi eğitim görme olanaklarından yararlanabilen seçkin aile kızları” 2 arasından yeni Osmanlı kadını ortaya çıkacaktır:
“XIX.yüzyıl içinde kızlarının birer batılı hanımefendi gibi yetişmesini isteyen yüksek tabaka, bu amaçla levanten, azınlık ya da ecnebi çevrelerle ilişki kurmuş, kızları için özel eğiticiler tutan zengin aileler, kızlarının Avrupa’ya gidebilmesini bile sağlamışlardır.” 3
Bu genç kızlar, Osmanlı’da geçmişi yarım yüzyıldan fazla olmayan batılı anlamda resim geleneğine ilgi duyarak bu alanda ürünler vermekte gecikmemişlerdir. Çağdaş Türk sanatı tarihinde özel bir yere sahip olan ve bu yeni Osmanlı kadını kimliğini temsil eden ilk kadın ressamlarımız Mihri Müşfik ve Müfide Kadri’dir.
Bunlardan Mihri Müşfik (1886- 1954) eğitimini yurtdışında almış, sıradışı kişiliğiyle yerleşik değerlere karşı durmuş ve 1914 yılında kızlar için güzel sanatlar eğitimi veren İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nin4 kurulmasını sağlayarak okulun ilk müdürü olmuştur. Okulun açılması için gösterdiği çaba, onun efsaneleşen kişiliğinden güç almış olmalıdır:
“Bir gün Mihri Hanım doğruca Maarif Nazırı Şükrü Bey’in huzuruna çıkarak: Muhterem Nazır Beyefendi. Memlekete Meşrutiyet’le birlikte hürriyet, müsavat, adalet, uhuvvet geldi, ama bütün bu nimetlerden sadece erkekler istifade ediyor; kadınlar hala olduğu yerde, bir adım bile ileri gitmiş değiller. Acaba bu imtiyaz nereden geliyor? Bu sözler karşısında Maarif Nazırı Şükrü Bey tuhaflaşarak: Ne demek istiyorsunuz Hanımefendi! deyince Mihri Hanım da cesaretini artırarak: Bugün her yerde müsavat ve adaletten söz ediliyor. Fakat inas (kız) sanayi-i nefise mektebi nerede? Hep yapılanlar erkekler için der ve Meşrutiyet’in getirmiş olduğu hürriyetten cesaret alarak isteklerini tekrarlar.” 5
Müfide Kadri- Otoportre