Bohem Sanat
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bohem Sanat

Görsel Paylaşım Platformu
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ARA GÜLER ile bir röportaj devam..

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nunu




Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 08/09/08

ARA GÜLER ile bir röportaj devam.. Empty
MesajKonu: ARA GÜLER ile bir röportaj devam..   ARA GÜLER ile bir röportaj devam.. EmptySalı Eyl. 09, 2008 11:00 pm

Peki bir çözüm düşünüyor musunuz bunun için?
Envanterini çıkarmak gerekir diyorlar, doğrudur. Ama nasıl olacak bu? Benim yerime birileri bu işi yapsın desem nasıl bilebilecekler neyin ne olduğunu. Tarihlerine göre tasnif edilmemiştir çektiklerim. Mesela, Hindistan ile ilgili çektiklerim bir kutudadır ama 12 kez gitmişimdir Hindistan'a! Bir dolu kutu vardır böyle. Hangisinin hangi tarihte çekildiğini, hangi kentte çekildiğini nereden bilebilecekler? Ben başlarında durayım desem fotoğraf çekmeye vakit kalmayacak. Arşivle uğraşılacağına fotoğraf çekmek daha iyi gibi geliyor bana. Bu arada tanınmış fotoğraflarımın hepsi yüksek çözünürlüklü olarak taranmıştır. Ancak onlar taranırken bir şeyi fark ettim. Meşhur denilen o karelerin önü ve arkası yoktur, tek karedir. Ne kadar aptallık değil mi? Tramvayın önünde at arabasını çeken arabacının filmi tozlanmıştı. Suyun altına sokup tozunu alayım dedim film eridi gitti. Allahtan elimde baskısı vardı da röprodüksiyonunu yaptırdım. Hatta korkudan 20 kopya yaptırmışım. Ancak bu işlem sırasında netlik kayboluyor, siyah rengin tonu değişiyor. Neyse ki dijital teknoloji var ki sıfır kayıpla bu işlemi yaptırabildim. Bundan iki üç yıl önceki şartlarda olsaydık gitmişti fotoğraf!
Filmlerin uygun koşullarda saklanmadığında önce sirke kokusu yaydığı sonra da görüntünün bulunduğu emisyonlarının kaybolduğunu biliyoruz. Sizin arşiviniz uygun koşullarda mı saklanıyor?
İçine filmlerimi koymak için asitsiz kağıtlar yaptırdım ama ısı koşulları hiç kontrollü değil. Oda sıcaklığında duruyor filmler. Hatta üzerlerine yağmur yağdığı bile olmuştur bazılarının. Üzücü ama herkesinki böyle. Cartier Bresson'un arşivini de gördüm öyleydi, bilmem kiminki de öyle. Magnum şimdi böyle bir çalışma yapıyor ama bana filmleri çok da kuru tutmamak gerekir gibi geliyor.
Filmlerinizi bir uyarı yazısı ile matbaalara verdiğiniz söyleniyor. Nasıl bir yazı bu?
Evet. Tam metni şöyledir o yazının: ''Dikkat!!! Grafiker, resim seçici, redaksiyon, matbaa işlemlerinde çalışanlara mühim nottur. Elinizdekiler birer Ara Güler fotoğrafıdır. Bu fotoğraflar işlemde iken çay, kahve, gazoz, fanta ve benzeri meşrubatlarla fotoğraflara yaklaşılmaz, fotoğrafların civarında yemek yenmez ve içki içilemez, fotoğraflar ıslak veya sıcak yere, örneğin vantilatör veya kalorifer üzerine konulamaz, üzerine öksürülemez, ıslak veya pis ellerle tutulamaz, yakınında sigara içilemez ve yüksek sesle konuşulamaz.’’Matbaalarda adamlar fotoğrafı basarken yanında köfte yiyor çünkü, yağını filme damlatıyor. Filmlere, fotoğrafa hoyrat davranana tahammül edemem. Hayat mecmuasında çalışırken bir sürü adamı "filme hürmetsizlik" suçundan kovmuşumdur. Fotoğrafların boyutu kendi matbaalarındaki cihazların boyuna uymuyor diye kenarından kesmeye kalkıyor. Hakları yoktur buna. Kendi gazetesinden daha mühimdir çünkü benim fotoğrafım! Çünkü o fotoğraf tarihe kalacaktır o gazete kağıdının ise ertesi gün kıymeti yoktur artık, paket yaparken kullanırsın. Benim fotoğrafım öyle midir oysa, daha sonra defalarca kullanılacaktır.
Fotoğraflarınızın uluslararası yayın organlarında yayınlandıkları da göz önünde tutulursa evrensel oldukları konusunda da şüphe yok. O dönemde bunu nasıl yakaladınız? Döneminizin foto muhabirlerinden sizi ayıran özellik neydi?
Eski foto muhabirleri arasında iyileri vardı ama benim şansım vardı. Uluslararası yayın organları ile iletişimimi iyi kurdum. Bende şeytan tüyü de vardır. Ayrıca fotoğraf çekmek sadece deklanşöre basmakla yapılacak iş değildir. Entelektüel birikiminizin olması gerekir. Resme de, tarihe de, müziğe de, edebiyata da meraklı olmanız gerekir. Orhan Kemal, Yaşar Kemal ile aramızda fark yoktur. Onlar yazıyla bakar dünyaya ben fotoğrafla...
Diğer foto muhabirlerinde bu yok muydu?
Bir de çok fotoğrafçı girmek istese bile giremez bu ortama. Bu bir fotoğraf çetesidir. Başını da en büyük çete olan Magnum çeker. Adamlar almıyorlar içlerine.
Life dergisinde de çok sayıda fotoğrafınız yayınlandı. Dünyada çok etkin bir dergiydi ancak kapandı. Neden?
Adamlar 50 Cent’e dergi satıyorlardı ama bazı aboneleri dağ başında oturuyordu ve posta masrafı 2 doları buluyordu. Kapandığı zaman 1 milyon 200 bin tirajı vardı. Düşünebiliyor musun? Bir dergi bu kadar satacak ama abonelerinden dolayı batacak! Ama oldu işte. Gerçi bakıyorum da Life’ın devri zaten bitmiş şimdi bu koşullarda.
Niçin?
İlan servisleri ele geçirmişler basını. Patronlar da para onlardan geliyor diye ne istiyorlarsa yapıyor. Gazetelere bir bakın, haberden çok ilan sayfası var. Habere de müdahale ediyor ilancılar. Çok fena işler dönüyor. Stern dergisini takip ederim hala. Beş altı sayfalık bir röportajın arasında bir o kadar sayfa da reklam koyuyorlar şimdi. Böyle olunca röportaj bin parçaya bölünüyor, tadı tuzu kalmıyor. Eskiden olmazdı bunlar. National Geographic’te bile bu böyle. Bırakın bizi, dünyada tadı kaçtı bu işin. Şimdi herkes sadece para peşinde. Paradan başka bir şey düşünmemeleri yönünde eğitim alıyorlar çünkü. Yani "her haltı yap, köşeyi dön" olmuş rehberleri. Ayıp kabul edilmiyor bu artık. Başarılı olan adam zengin olandır anlayışı hakim şimdi. Bu dönem Bethooven'i bile yerdi. O da bir halt olamazdı bu dönemde gibime geliyor.
Günümüzde web siteleri fotoğraf üreten kişilerin eserlerini dünyanın en ücra köşesindeki insanlara bile sunma olanakları yaratıyor. Sınırlı sayıda basılan kitaplarınızın ulaşmadığı yerlerdekiler bile şimdi bilgisayarlarına bir dokunuşları ile yaptıklarınızı kolaylıkla görebiliyor. İyi olan şeylerin altının daha kalın çizilmesine neden olmuyor mu bu?
Bu Bill Gates'in dünyaya armağanıdır. Çok mühim adamdır benim gözümde Bill Gates. İyi olanın altı senin dediğin gibi çizilmiş gibi duruyor ama adamın da elinden alınıyor onlar. Firmanın, Microsoft'un malı oluyor hepsi. Dünyaya mal olmak için büyük kapitalin malı olman gerekiyor, bu çok acı bir şey.
Herkes Ara Güler'e fotoğraf çektirmek istiyor, yorucu değil mi bu?
Bir romancı geliyor fotoğrafımı çek diyor, ben ona ''sen de yazarsın benim bir romanımı yaz'' diyor muyum! Bizim iş pek mühim gelmiyor demek ki insanlara.İmza isteyenler de çok oluyor. Geçenlerde ünlü fotoğrafçı Reza, "Ara usta film yıldızı gibi" demişti sizin için. Bir foto muhabirinin yüzünün çok tanınması, medyatik olması mesleki açıdan dezavantaj değil mi?Tabii ki... Mesela Henri Cartier Bresson Fransa'da De Gaulle'den daha çok tanınır. Ancak görsel olarak değil, isim olarak. Çünkü yüzünü göstermezdi. Röportaj yapmak isteyen televizyonlara, kameralarının kendisini ense tarafından çekmesi, yüzünü göstermemesi koşuluyla izin verirdi. Çünkü gittiği yerlerde yüzü tanınacağı için fotoğraflarındaki doğallığın kaybolacağını inanıyordu.
Sizin yüzünüz ne zaman tanınmaya başlandı?
Hep öyleydi. Ben o konuda çok şanssızım. Hep bilindi yüzüm. Çünkü devrin en çok satan mecmuası olan Hayat'ın her sayısında üç-dört röportajım çıkardı. Ahmet Emin Yalman'ın resmini koy bir de benimkini; beni daha çok tanıyorlardı o devirde de!
Sizi siyah beyaz fotoğraflarınızla tanıyor ve değerlendiriyor herkes. Oysa uzun süre renkli fotoğraflar da çektiniz, hala da çekiyorsunuz. Kendi adıma konuşacak olursam, bana renkli fotoğraflarınız da oldukça keyf veriyor. Bu konudaki genel tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyah beyaz fotoğraflarınızla tanıyor ve değerlendiriyor herkes. Oysa uzun süre renkli fotoğraflar da çektiniz, hala da çekiyorsunuz. Kendi adıma konuşacak olursam, bana renkli fotoğraflarınız da oldukça keyf veriyor. Bu konudaki genel tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok iyi fotoğraflarım var renkli çektiklerim arasında ama bilmiyorum neden bu böyle... Belki de insanlar fotoğraf deyince sadece siyah-beyaz'ı algıladıkları içindir. Aslında siyah-beyaz ile renkli arasında fark yoktur fotoğraf açısından. Bazı konular vardır siyah-beyaz çekilmelidir bazıları ise renkli çekildiğinde daha güçlü olurlar. Kırk - elli yıl önce çektiklerim her yerde ama çoktandır siyah-beyaz çektiğim yoktur. Gelin, buzdolabıma bakın bir tane siyah-beyaz film bulamazsınız. Kullanmıyorum artık. Bu uzun yıllardır böyle. Magnum'da da çok siyah-beyaz kullanan kalmadı.
Renkli fotoğraflarınıza haksızlık yapıldığına inanıyorsunuz öyleyse...
Tabii ki... Çok güzel resimlerim var renkli. Onlar öyle kaldı. Aslında kalmadı "var"lar. Ancak daha sonra, sanki yeni çekilmiş gibi keşfedilecektir.
Fotoğraflarınız her yerde karşımıza çıkıyor, aldığınız telif ücretlerinden epey zengin olmuşsunuzdur herhalde...
Neredeee! Her yerden benim çektiğim ama benden izin alınmadan basılan bir fotoğraf karşıma çıkıyor. Bu konuda müthiş bir arsızlık var bizde. Bu yaştan sonra hangi birinin peşinde koşacaksın. Ama çok üzüyor bu beni.
Gününüzün ne kadarını fotoğrafa ayırıyorsunuz?
Tümünü... Başka bir şey yok ki hala hayatımda.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ARA GÜLER ile bir röportaj devam..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bohem Sanat :: Genel Kültür :: Fotoğrafçılar-
Buraya geçin: